Türkiye’nin en büyük online satış sitelerinde, hem kurumsal firmalar, hem de şahıslar, yurtdışından getirdikleri “kaçak” sınıfındaki telefonları, tüketiciye satıyorlar. Bunun onlarca değil, yüzlerce örneği var ve yine bu kişiler ve kurumlar hiç bir denetlemeye tabi değiller. Kaçakçılık şube bu işleri takip etmek ile yükümlü ancak şu anki yapısı gereği hepsini kontrol altına alması imkansıza yakın. Olaya son kullanıcı üzerinden yaklaşılıyor, ancak en başta, para kazanmak (komisyon) uğruna bu satış ilanlarını gerektiği gibi denetlemeyen satış siteleri ilk planda denetim altına alınmalılar. Yani kısaca kaçakçılar çok rahat bir şekilde bu ürünleri internet ortamında satmaktalar. Bu satıcıların da çoğu tüketiciyi yalan “garanti” ile kandırmaktalar. Dış kasası farklı, iç özellikleri farklı ürünler üzerinden çok yüksek miktarda kar elde ediyorlar. Onlar da büyük abileri gibi 3 liralık ürünü 10 liraya satıyorlar. Bu kanaldan da yine yüklü miktarda para kayıt dışı durumda.
10 yılı aşkın bir süredir Türk tüketicisine yurtdışından cep telefonu satın almak yasaklanmış durumda. Ancak yurtdışına çıkmış bir kimse ordan satın aldığı bir cep telefonunu yurt içinde kendi pasaportuna kayıt ettirerek kullanabiliyor. Özellikle son 5 sene içerisinde, uzak doğulu, özellikle Çin menşeili markalar bu alanda çok büyük bir ilerleme kaydettiler. Hatta şu an servis sağlayıcılarının ve bilinen sözde yerli markaların tüketiciye sattığı, bildiğimiz ana markalar olan Samsung, iPhone, LG, Sony ve HTC hariç, tüm modeller bu bahsettiğimiz 1. sınıf, kaliteli Çin markası, ancak bunu Türk tüketicisi bilmez. “Çin malı” kanısının yaygın olduğu tüketiciye bu ürünü satamayacağını bildiği için bu alanda yalanı yazar, Türk malı, benim malım diyerek, milli duygular ile de oynarak satar. Bilinen markalar ile birebir aynı 1. sınıf özelliklerde olan bu markalar tüm dünya çapında büyük satış rakamları elde etmiş durumdalar ve Türk tüketicisi bu çok uygun fiyatlı 1. sınıf cep telefonlarından mahrum durumda. Burada farklı markalar ile satılan modeller, daha önce belirttiğimiz gibi, bir önceki jenerasyon veya düşük teknik özelliklere sahip olan giriş seviyesi modeller. Tüm dünyanın kullandığı üst seviye modelleri makul fiyatlar ile Türkiye’ye getiren bir firma henüz yok. O zaman bilinen büyük markaların da satış rakamları büyük oranda düşecek çünkü.
Çözüm : Çağdaş ülkelerdeki gibi önce vatandaşın çıkarını düşünmek. Bu konuda devlete çok iş düşüyor. Bu ticaretteki her kurumu çok sıkı denetlemeli. Dürüstçe ürün sattırmanın yollarını aramalı ki bu zor bir iş değil. Ülkedeki bir kaç büyük firmanın değil, sokaktaki halkın cebi düşünülmeli. Yurtdışından faturalı telefon alımı serbet bırakılmalı. En azından bu özgürlük vatandaşa geri verilmeli. İşin devlet kasası kısmına gelince, bu ürünlerden tüm elektronik ürünler sınıfındaki en yüksek vergiyi alabilir, fatura bedelinin üzerine % 50 vergi bile vatandaşın cebini ve en doğal iletişim özrgürlüğü yine zedelemez, çünkü her halukarda son teknolojiyi yine de büyük ve yalan markalardan daha uygun fiyata kullanma şansı olacak. Ayrıca çok önemli bir nokta daha var, istisna olan bir kaç model hariç bu telefonların hiç biri büyük markalar gibi yazılımsal garanti sıkıntısı yaşamaz. Kullanıcılar kullandıkları teknolojiyi daha iyi öğrenme şansı yakalar, sadece sosyal medya için değil, aynı zamanda tüm dünyada olduğu gibi, bu alanda yazılım ve uygulama geliştirmek için de kullanabilir (şu an iç piyasada satılan telefonların büyük yüzdesi yazılım kısıtlamaları yüzünden program geliştirmeye uygun değil).
Bu yasak kalktığı anda yukarıda bahsedilen kanun dışı işlemlerin ve kaçakçılığın çok büyük oranda önüne geçilecektir. Yeni vergilendirme sistemi ile devletin kasasına ek bir gelir sağlanacaktır. Her şeyden önemlisi ülkenin vatandaşı hem ekonomik hem de çeşit olarak çok rahatlayacaktır. Çağımızın en ileri teknolojisi olan akıllı telefonların tüm tedarik, satış ve teknik servisini artık alanında eğitimli ve dürüst kişilerin yapmaları gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan da bu olacakır.
İmzala Türkiye !..